İpek Duran yazdı: Eylül ayı geldi, hoş geldi

0
321

Tüm dünyaya ve başta ülkemize sağlık ve sıhhat getirir umudunu taşıyoruz.
Çocukluğumuzda mevsimler bize mutluluk, neşe ve heyecan verirdi. İlkokulda okurken dört mevsimin resmini çizerdik, sınıfımızın duvarında asılı olan o resimlere baktıkça mutlu olup farklı farklı duygular yaşardık. İlkbahar : Umut – Yaz: Tatil – Sonbahar: Okulların açılması – Kış: Kardan adam, Şubat tatili gibi… Tabii o zamanlar para kazanmak veya geçim kaygısı ne demek, finansal sektör ne demek haberimiz yoktu.

Eylül ayının önemi ve anlamından söz edersek, tüm sektörler ve finans sektörü açısından yılın son çeyreği; dördüncü dönem demek. 2020 yılı biterken tutmayan hedefleri tutturmak için kalan son 4 ay, umutların bağlandığı son 4 ay; elbetteki hedeflerini çok öncesinde tamamlayan bazı sektörler mutlaka vardır fakat salgın sürecinin etkisi ile birçok sektör 4.çeyrek’te halen hedefini tamamlamış değildir.

Eylül ayında toplantılar yapılır, stratejiler belirlenir ve maraton başlar. Bizim ilk duyduğumuz haber Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışı oldu, otomotiv sektörü açısından zorlayıcı oldu. Durgun geçen ilk 3 çeyrekten sonra fabrikaların üretime geçtiği ve bayilerin siparişleri aldığı bu noktada özel tüketim vergisi artışı haberini aldık. Çünkü yıl sonunun yaklaşması ile ülkeler de cari açık hedeflerini kapatmak zorunda, hedeflerini tamamlaması gerekiyor.

Vergilerin artışı ile başlayan süreç artan enflasyon, cari açık, satınalma gücümüzde azalma ile devam eder. Kişi başı gelir bizler için işin en önemli kalemidir, bizler cebimize giren paraya -satın alma gücümüze, hayat şartlarımızın ne kadar iyi olduğuna bakarız.

Enflasyonun bizler için anlamı; pazar ve marketteki satın alma gücümüz, kredi, kredi kartı taksitlerini ödeme gücümüz, okul taksitlerimizdir. Bir ülke ne kadar zenginse, kişilerin milli gelirden aldıkları pay o oranda yüksektir.

Milli Gelir demişken, hesaplama yaparken öncelikle bu kavramları bilmemiz gerekir.

Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH): Bir yıl içerisinde Türk vatandaşları tarafından Türkiye sınırları içinde ve dışında üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa değeridir.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH): Bir yıl içerisinde Türkiye sınırları içerisinde Türk Vatandaşları ve Yabancılar tarafından üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa değeridir.

Örneğin, Türkiye’de yaşayan bir İngiliz’in ekonomiye katkısı Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılasına, İngiltere’nin ise Gayri Safi Milli Hasılasına dahil edilir.

Safi Milli Hasıla (SMH ) = GSMH -Amortismanlar
Milli Gelir (MG ) SMH- Dolaylı Vergiler
Milli Gelir = Ücretler +Karlar+Faiz+Kira
Kişisel Gelir (KG) = Milli Gelir-Sigorta Primleri-Kurumlar Vergisi-Dağıtılmayan Karlar+ Transferler
Harcanabilir Gelir (YD) = Kişisel Gelir – Gelir Vergisi

Karşılaştırma yapabilmemiz açısından birkaç örnek vermek istiyorum:

Dünyanın en büyük ekonomisine sahip iki ülke Amerika ve Çin. IMF tarafından açıklanan 2018 yılı verilerine göre dünyanın en büyük ekonomisini 20,5 trilyon dolar ile ABD oluşturuyor. Amerika Birleşik Devletlerini 13,4 trilyon dolarla Çin, yaklaşık 5 trilyon dolarla Japonya, 4 trilyon dolar ile Almanya, 2,8 trilyon dolarla İngiltere takip ediyor.

IMF tarafından açıklanan kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla verilerine göre ise ABD yaklaşık 63 bin dolar ile ortalama bir kişinin yılda en çok gelir elde ettiği ülke konumunda. Avusturalya yaklaşık 56 bin dolar ile ikinci, Almanya 48 bin dolar ile üçüncü sırada yer alıyor. Kanada ve Fransa ise yaklaşık 46 ve 42 bin dolarlık kişi başına düşen milli gelirleri ile ilk 5’te yer alıyor.

Türkiye ise 9 bin 350 dolar ile G20 ülkeleri arasında 15.sırada bulunuyor. Bu seviyenin çok daha yukarılara taşınması gerekiyor.

Gelişmiş ve kalkınmış olmak için kişi başı düşen gelir seviyemizi mutlaka artırmalıyız. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gittiği yolları izlemeliyiz, çok çalışmalı ve üretim yapmalıyız. Tarım ve hayvancılık alanında çok verimli topraklara sahibiz, dışardan ithal etmek yerine biz üretmeliyiz. Atatürk, “Köylü Milletin Efendisidir” sözünü bilerek söylemiştir. Sadece tüketime dayalı bir ekonomi bize bir şey kazandırmaz. Örneğin, Araplar çok zenginler ama bilim, sanayi, kültürel alanda bir icatları, buluşları yok. Petrol biterse ne yapacaklar ya da dünya petrol yerine tamamen başka enerji tipleri kullanmaya başlarsa ne olacak?

En büyük güç, okumak ve çalışmak, üretmektir.

Eylül ayı bu sıkıntılı ve stratejik durumunun yanında, sonbaharın habercisidir. Sonbaharın tadını çıkarmalıyız, tabii maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyarak.

Eylül ayının fırsatların çok daha arttığı bir ay olacağına inanıyorum. İşletmeler gelir artışları ile daha fazla işçi istihdam etmeye başlarlarsa ülkemizdeki işsizlik sorunu biraz azalabilir; vergisini düzgün ödeyen esnaf ve sorumluluk sahibi bireylerle hak yemeden vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmiş oluruz.

Son günlerde ülkemiz üzerinde çok fazla oyunlar oynanıyor, tarih boyunca bu oyunlar hep vardı, şimdi Eğe denizinde yaşanan durumlar çok rahatsız edici. Dış güçlerin maalesef hain planları bitmiyor bu güzel ülkede. Muhakkak cevaplarını alacaklardır, bizim millet olarak zenginleşmemizi, kalkınmamızı istemiyorlar.

Kurtuluş savaşının acısı, Çanakkale zaferinin acısı, 30 Ağustos zaferimizin acısını hazmedemediler, umarım da tarih boyunca hazmedemezler.

Nice 30 Ağustos Zafer Bayramlarını hep beraber kutlamak dileğiyle.

Sevgi ve Saygılarımla.